SANAT MUHALİF OLMALIDIR, EN AZINDAN!


Yurtsuz.net sitesinde yayımlanmış, Serdar Uğurlu’nun hakkımızda ettiği iki kelam…

Utan insanoğlu senin gücün sömürü,          
Mülk vergi levhası, gurur tablosu.
Madalyonun öbür yüzü bir aç ordusu.
Bir yanda gökdelen, bir garip kondusu.
Güç sensin, patron önünde eğilsin.
Üreten yönetsin, yöneten dilensin.
Güç sensin, gelecek bil elinde;
Kendi kolların kurtarır kendini, kardeşini.
Yarına koş, senin olanı al, bırakma.
Yarına koş, umuda aç bizim çocuklar düzen yıkar.
                                                                       “Liberta”  

                                                                                                                  
Gündelik hayat o kadar hızlı akıyor ki, üstelik gereksiz yere, ona yetişebilmek için iflahımız kesiliyor. Her güne geç kalmışlık duygusuyla uyanıyoruz çoğumuz. Böylesi bir ortamda düşünsel derinlik üretmek, inzivaya çekilme lüksü olanlar hariç, bu hıza uyum sağlamayı başarabilmek pek az kimseye nasip oluyor. Üstelik bu hızı sanatsal bir forma dönüştürmek ve yer yer derinlere dalma becerisi gösterebilmek, dert anlatmak, gündelik hayattan bahsetmek ve ona muhalefet etmek zor iş.

Bu zoru müzik alanında başarabilen isimlerden biri de kıyıda, köşede, kendi yolunda inatla ve ısrarla, nitelikle yol almaya çalışan Şerwan Hameran. Şerwan Hameran, herkesin dinleyip keyif alacağı bir müzik yapmıyor. Ama herkese hitap edebilen parçaları kesinlikle var. Özellikle yeni kuşak devrimci gençlerin, hele ki rap'le haşır neşir olanların mutlaka dinlemesi gerekiyor. Çünkü, “Liberta” adlı çalışmasında, devrimcilerin kültürü üzerine Hameranlık yapıyor. ABD'deki siyahların ve Latinlerin yarattığı içeriğe sadık kalıyor. Mücadelenin, belki de bıktıran sloganlarını müzikal hayata taşıyor. Hatta birkaç bestenin temel yapısı bu sloganların üzerine kurulu. Devrimci belleğin kalıcılığına katkı yapıyor. Ona, bilindik melodilerin üzerinden yeni bir ritim kazandırıyor. Bu sayede Türkiye devrimci hareketinin estetik algısına da renk katıyor. “Hayalet” in rengine atıfta bulunuyor. "Red Rap” diye tanımlıyor müziğini. Yeni bir şey söylemediği kesin. Ama yeni bir biçimde söylediği mutlak. Dünyanın başka yerlerinde bize ait olanları yeniden bize ait kılıyor. 

Bir diğer başarısı da, faşizan eğilimlere sahip kişileri dinlemek zorunda kalan, türün takipçisi gençlere rap'in başka türlü de icra edilebileceğini gösterebiliyor olması.

 “Liberta” albümünde, kullanılan bazı md’lerin istenilen enstrüman kalitesini vermemesi, vokal ve müziğin stüdyoda gerekli yoğunlukta işlenmemiş olması gibi daha çok işin teknik boyutuyla ilgili eksiklikler de yok değil. Ancak fark ediliyor ki canlı enstrümanlarla ya da daha gelişkin bir programla çalışılsa daha doyumlu ürünlerin çıkması işten bile değil.

Sözlere baktığımızda ise, bir yandan savunduğum ve benim için önemli olan ama öte yandan da özellikle belli bir dinleme sıklığından sonra kimi zaman, fazla propagandif ve yeterli şiirselliğe ulaşamamış bir içerik eksikliği hissediliyor. Belki rap’de bu tarz bir şeyler aramak dahi yanlış olabilir. Özellikle türün takipçileri bu beklentimden dolayı beni eleştirebilir ama sanki bir arayış var ve başka bir şeyler deneniyor. Daha melodik, daha sert ama daha şiirsel ve daha bütünsel olanın arayışı. Albümün bütününe baktığımızda bu arayışları ve içeriğin varlığını net olarak görebiliyoruz. Üstelik böylesine politik ve insancıl nitelikte bir albümün kolay kolay çıkmayacağının da farkındayım. Sanırım Türkçe olarak, benzeşebilecek çalışmaları saymazsak, böyle başka bir albüm de yok.

Şerwan Hameran, çalışmalarını genel olarak bilindik ezgilerin, daha teknik bir tabirle sample’ların üzerine kurmuş.  Şarkı sözlerinde sıklıkla devrimci sloganlar ve genel devrimci söylemlerden yararlanmış. Politik envanterinde özellikle belli bir siyasal akımın okumaları göze çarpıyor.  Hrant’a,  Halepçe’ye, ’77 1 Mayıs’ına, ölüm oruçlarına, ırkçı milliyetçiliğe, kapitalist sistemin ve militarizmin yıkıcılığına, devrimci tutsakların direnişlerine, yargı sisteminin tarafgirliğine ve Kürt halk mücadelesine cesurca yer vermiş ve proletaryanın kendi gücüne güvenmesine dair sık sık atıflarda bulunuyor.  ‘Afrika'da siyah ellerle savaşan’, ‘Bangladeş'te bir tuğla fabrikasında’, ‘Karadeniz’de fındıkta’, ‘Çukurova'da pamukta ırgatlık’ yapan çocuk emeğinin vahşi sömürüsüne; Amed’de ve atılan taşla özdeşleşen Filistin’de katledilen çocuklara değinip, onların hesabını sormaya çağırıyor.

Albüme adını veren “Liberta” da, burjuvazinin seçim sistemine karşı kendi alternatifini ortaya koyarak, burjuvaziye karşı emekçilerin kardeşliğine ve birlikteliğine vurgu yapıyor. 

Almanca, İngilizce ve Türkçe sözlerin birbirine örüntülenerek ilerlediği, ‘Yurdumuz Bütün Cihandır’,  tüm albüm boyunca dert ettiklerinin yoğunlaşmış ve fazlalıklardan arınmış, ara sokaklarda dolaşırken karanlıkta keşfedilen bir düşüncenin aydınlattığı hakikate bürünmüş haliyle dikkat çekiyor.

Türkiye devrimci hareketinin önderlerinin ismen ve isimlerinin yarattığı metaforlarla geçit yaptığı ve Rodrigo’nun ünlü ‘Gitar Konçertosu’nun acıyı çağıran melodisiyle harmanlandığı “Acılar Evi”, devrimci harekete duyulan tüm güvene rağmen belki de yeterince gelişmediğine yapılan bir vurguya sahip...

Özellikle doksanlı yılların ortalarında siyasete ilgi duyanların belleklerinde yer eden, burjuva medyada yansıtılan görüntülerden bir sahne vardır. Kim oldukları önemli değil, ama yaşanılanlar önemlidir. 15-16 yaşındaki gençler, devleti ve anayasal düzeni yıkmakla yargılanırlar. Kitlelerin politize olduğu bir dönemde ailelerden bir seçim yapmaları istenir. Ya çocuğunuzun arkasından böyle çaresiz kalacaksınız, ya da onları terbiye edeceksiniz. Böylesi bir şiddetin ardından diyecek bir şey bulamayan anne ise cezaevi aracının arkasından onu alıp götürenlere seslenir; iç yakan biçimde, "O daha çocuk!" der.

Toparlarsak; bir kısmının adını ve içeriğini andığımız eserler  politik davranma cesareti ve politik bir estetik yaratma özelliğiyle öne çıkarken, yukarıda belirtilmeye çalışılan, hem albümün gücü hem de zaafı olabilecek unsurları barındırıyor. Propagandif olarak yazılan/ oluşturulan çokça eser gibi tekdüzeleştiği yerler var, ancak aşıldığı yerler sanırım daha fazla. Şerwan’ın müzikal geleceğinde biraz laboratuar albümü özelliği de taşıyor.

Şerwan Hameran, toplumsal muhalefetin, daha da ötesi devrimci tavrın bir kanalını yaratıyor bu müzik türünde. Oldukça kendinden emin bir ritmi var. Sesi çok temiz ve hızına rağmen dinlendirici.

Şerwan'ın müzik yapma tarzı da, ürettikleri gibi devrimci bir yol izliyor. Yeraltında üretiyor müziğini. Yeraltında dağıtıyor, bandrolsüz bir üretim ağını özellikle benimsiyor, interneti kullanmakta yeterince başarılı ve ısrarlı olmasa da burayı da ihmal etmiyor.
(Şerwan Hameran’ın çalışmalarına www.hameran.net den ulaşılabilir.)

Hiç yorum yok: